Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) Edirne Temsilciliği, geçtiğimiz gün üyeleri ile Avrupa Uygarlığının Çekirdeği olarak gösterilen Kırklareli’ne bir kültürel arkeolojik farkındalık gezisi düzenledi. TAKSAV Edirne Temsilcisi Nevzat Çolak eşliğindeki geziye 30 kişi katıldı. Kırklareli Aşağı Pınar höyüğünde 28 yıl süren arkeolojik kazıların yapıldığı, günümüzden 8 bin 200 yıl öncesine tarihlenen ‘Avrupa’nın Göbeklitepesi’nde halen kapalı olan Türkiye’nin ilk ‘Tarih Öncesi Açık Hava Müzesi’ ziyaret edildi. Göbeklitepe’nin erkek egemen görüntüsüne karşın elde edilen bulguların Aşağı Pınar’da kadın egemen bir yapıya rastlandığı ifade edildi.
‘NEOLİTİK DEVRİ’N AVRUPA’YA TAŞINDIĞI NOKTA
Kırklareli Asilbeyli köyü yolu üzerinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan başkanlığında, 5 bin metrekarelik alanda 1993 yılında başlayan ve 28 yıl süren kazılarda önemli bilgilere ulaşıldı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın ekibinde yer alan Öğretim Üyesi Şafak Nergis, Trakya’daki en eski çiftçi-köy yaşamı yerleşimi olan Aşağı Pınar’ın, “Neolitik Devrin” olarak bilinen besin üretimine dayalı yaşam biçimini gösterdiğini vurguladı. Kırklareli Aşağı Pınar’ın bu yaşam biçiminin Anadolu’dan Avrupa’ya nasıl aktarıldığını gösteren en önemli kazı yeri olduğunu kaydeden Nergis, Trakya’ya ilk insanların Anadolu’dan ve Ege’den geldiklerine dikkati çekerek süreci şöyle anlattı.
TRAKYA; ANADOLU’NUN TAŞRASI AVRUPA UYGARLIĞININ ÇEKİRDEĞİ
“Buraya gelip yerleşen tarım topluluğu bir uyum süreci yaşıyor. Bu yaşam buradan da Avrupa’ya yayılıyor. 28 yıllık kazılarda buraya ne zaman geldiler, ne getirdiler, burada ne gibi bir değişim oldu, Avrupa’ya ne aktarıldı gibi soruların peşine düşerek, oldukça iyi bilgilere ulaştık. Anadolu’dan gelen topluluğun yaşamını inceledik ve sonucunda, Trakya’nın, Anadolu’nun belki taşrası ama Avrupa uygarlığının çekirdeği olduğunu gördük. Bu bizim için çok heyecan verici bir sonuç. Burada milattan önce 6 binli yıllarda, günümüzden 8 bin yıl önce mimarinin değişimine, kerpiç mimarinin ahşap mimariye dönüştüğüne şahit olduk.
Dal örgü bir mimari gelenek ile inşa edilen yapılar, birbirine yakın ya da bitişik evlerden oluşan bir köy dokusu oluşturmakta. Konut niteliği taşıyan yapıların içinde ocak ve silo gibi yapı ögeleri ile seki ve işlik alanları bulunmakta. Aşağı Pınar’daki ilk yerleşimlerin belirleyici özelliği, Balkanlar’daki diğer ilk Neolitik yerleşmelerde olduğu gibi beyaz boya bezemeli, kırmızı astarlı çanak çömlekler. Buluntular içinde çok sayıda kadın figürü, gündelik işlerde kullanılan kil, kemik ve taşların yanı sıra; pintadera, kemik kaşık, bezemeli kemik nesneler, kült kapları, sapan taneleri, kapamalar, kil bilezikler ile mermer ve serpantin türü taşlardan yapılan takı ve süs eşyaları yer alıyor. Yani burası erkil bir yapıya sahip Göbeklitepe’nin aksine dişil bir enerjiyi taşıyor”
AVRUPA’NIN İLK ÇİFTÇİLİK HAYATI KIRKLARELİ’NDE BAŞLADI
Aşağı Pınar kazılarında Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın ekibinde yer alan Kırklareli Mimarlık Fakültesi Bölüm Başkan Yardımcısı Öğretim Üyesi Şafak Nergis, gruba bölge ile ilgili geniş ve detaylı bilgiler verdi. Nergis, Avrupa’nın ilk çiftçilik hayatının Kırklareli’nde geliştiğine ilişkin önemli bilgi ve buluntuların bilim dünyası açısından son derece önemli olduğunu söyledi. Şafak Nergis; Özdoğan ve ekibinin, Anadolu’da gelişen tarımın bölgeye gelişi ile ilk çiftçilik hayatının temellerini gün yüzüne çıkardıklarını, İngiltere ve İskandinavya’ya kadar giden çiftçi yaşamının oluşumunun Kırklareli’nden gerçekleştiğini kaydederek şöyle konuştu:
AVRUPA’NIN ANADOLU İLE TEMAS NOKTASI
“En alt kültür katlarına kadar inerek kesin sonuçlara ulaştık. Buradaki ilk yaşamı, neyle beslendikleri, nasıl yaşadıklarını biliyoruz. Elimizdeki verilere göre, buradaki ilk yerleşim M.Ö 6 bin 200’lü yıllara, yani günümüzden 8 bin 200 yıl önceye dayanıyor. İlk tarım hayatının, evcil koyun, keçi, domuz ve sığırın, buğday ve mercimeğin de Anadolu’dan buraya getirildiğini biliyoruz. Getirdikleri buğday ve mercimeğin tarımını yaparken, evcil hayvanları da yetiştiriyor, bir süre sonra da domuz, ala geyik ve karaca gibi hayvanları avlayarak besleniyorlar.
SAVUNMA TERTİBATI ALMADAN MUTLU YAŞIYORLAR
Anadolu’da başlayıp, Kırklareli’ne taşınarak temelleri atılan ilk çiftçilik Avrupa’ya hızla yayılıyor. Avrupa kültürüne çok şey katan, Anadolu ile Avrupa’nın temas noktasının Aşağı Pınar olduğunu görüyoruz. Buraya yerleşen ilk insanların geniş doğa, avlanma ve elverişli tarım nedeniyle mutlu olduklarını ve hiç bir savunma tertibatı almadıklarını da görüyoruz.”
Öğretim Üyesi Şafak Nergis, üzerleri darı sapları ile kaplanmış ilk yerleşim örneklerine benzetilen sivri çatılı konut tipleri hakkında da bilgi verdi ve kazı alanında Türkiye’de ilk kez “Tarih Öncesi Açık Hava Müzesi”nin Kırklareli’nde oluşturulduğunu kaydetti. Açık hava müzesinde; arkeolojinin, mimarinin, neolitik alet çantasının, geleneksel tarımın, el sanatlarının anlatıldığı, deneysel arkeoloji bölümleri bulunuyor. Kırklareli’nden sonra Türkiye’de on adet Açık Hava Müzesi hizmete girerken, kazılardan elde edilen bulgu ve bilgiler doğrultusunda, 8 bin 200 yıl öncesini maket ve modellerle günümüze taşıyan Tarih Öncesi Açık Hava Müzesi ise topluma aktarılacağı günü bekliyor.
TARİH ÖNCESİ AÇIK HAVA MÜZESİ İLGİ VE DESTEK BEKLİYOR
Kırklareli Aşağıpınar’da “8 bin 200 yıl öncesi̇ ilk köy yaşamı, tarımı ve çi̇ftçi̇li̇ğin maket ve modellerle canlandırıldığı alanda, Türkiye’de ilk, dünyada ise en kapsamlı ‘Tarih Öncesi Açık Hava Müzesi’ kurulması hedefi maalesef tamamlanamadı. Destek konusunda ciddi sıkıntılar olması, projenin tamamlanmasının maddi imkanlara bağlı olması nedeniyle, maket ve modellerin montaj çalışması bitmesine karşın, Türkiye’nin ilk tarım, geleneksel tarım ve ustalıklarının sergileneceği müze hizmete açılamıyor.
ÖZDOĞAN’IN EN BÜYÜK SERVETİ KIRKLARELİ
Aşağı Pınar ziyaretinin ardından Ahmetçe Köyü’nde 2008 yılında kurulan Kırklareli Kültür Varlıkları Derneği ve Trakya Araştırmaları Merkezi ile Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın kendisine ve ailesine ait kitaplardan oluşan Özdoğan Kitaplığı ziyaret edildi. Özdoğan’ın kendisine ait arazi üzerinde Koç Vakfı’ndan kazandığı 100 bin Dolarlık ödülle ve bakanlık desteği ile kurduğu Trakya Araştırmaları Merkezi’nde kazı dönemleri boyunca yerli ve yabancı onlarca bilim adamının konaklayıp, yemek yediği ve bulguların tasnif edildiği kaydedildi.
NEVZAT ÇOLAK : ÇEKİM MERKEZİ OLMAYI HEDEFLİYORUZ
Geziyi düzenleyerek çevremizdeki kültürel ve arkeolojik zenginlikleri tanıyıp farkındalığımızı artıran TAKSAV Edirne Temsilcisi Nevzat Çolak; TAKSAV’ın özgür ve eşit insanların yaşayacağı başka bir dünya için yıllardır mücadele eden insanlar tarafından kurulduğunu hatırlattı. TAKSAV Edirne Temsilciliği olarak Edirne’de sanat, kültür ve edebiyat alanında bir çekim merkezi olmayı hedeflerine belirten Çolak, “Atölyeler kuracağız, söyleşiler yazar okur buluşmaları, vb. etkinlikler yapacağız” dedi. Çolak, Edirne TAKSAV Temsilciliği’nin çocuklara yönelik felsefe atölyesi ve diksiyon atölyeleri açarak yola çıkacağını ifade etti