Efkar Atölyesi
Kavramlar Üzerine Felsefi Tartışmalar
Düşünmek bireysel olduğu kadar toplumsal bir olgudur. Zira insan tek başına düşünürken bile kullandığı dil itibarıyla başka insanlarla ortak bir evreni paylaşmakta, dolayısıyla kendisinden önce hazır bulduğu anlayışların, yaklaşımların, duyuşların ve kavramların yönlendirmesine açık bulunmaktadır. Bu anlamda varılan sonuçların, ortaya koyulan fikirlerin ne kadarının kişinin kendisine, ne kadarının bu ortak evrene ait olduğunu tespit etmek imkansız olmakla birlikte, söz konusu ortak evrenin etkisinin ezici bir üstünlüğe sahip olduğu iddia edilebilir. Dil oyunlarına ve kurulan söylemlere iştirak ederek düşünme eylemini başka insanlarla birlikte gerçekleştirmek hem bizi çevreleyen fikirler manzumesinin sınırlarını yoklamamızı hem fikirlerin çatışması sayesinde yeni yaklaşımların doğmasını hem de bu fikirlerin ne kadarının künhüne vakıf olup olmadığımızın anlaşılmasını mümkün kılmaktadır. Zira eylemlerimizin temelinde bulunan önemli etkenlerden birisi düşüncelerdir, düşünceler ise dil ve kavramların ürünüdür. Bu sebeple zihnimizdeki kavram haritasında gerçekleşen küçük bir değişim düşüncelerimizin de değişmesine ya da değişmese bile derinleşmesine, buna bağlı olarak da eylemlerimizin ve hayatımızın dönüşmesine vesile olmaktadır. Dolayısıyla kavramlar üzerine birlikte tefekkür etmek ve zihnimizdeki kavram haritalarını netleştirmek teorik bir çabanın ötesinde çok ciddi pratik çıktıları olan bir eylemdir. Bu pratik çıktılar zaman zaman anlam dünyamızı sarsacak kadar keskin olabildiklerinden fikirlerin peşinden giden insanlar çoğunlukla dalgın görünürler, bunun bir sonucu olsa gerek fikir kelimesinin çoğulu olan “efkar” toplumumuzda “keder” ya da “elem” olarak anlamlandırılmaya başlanmıştır. Oysa ki tefekkür neticesinde hasıl olan efkarın kederle değil derin düşünmeyle ilgisi vardır. Bu atölyenin amacı da kavramlar üzerine birlikte düşünüp fikirleri çatıştırarak söylem geliştirmek olduğundan “Efkar Atölyesi” olarak isimlendirilmiştir.